24 Ocak 2009 Cumartesi

KÇB (CCD) üzerine düşünceler

Merhabalar,

Zamanla beni anlayacağınızı umduğumdan, amacım ve beni anlayıp yorum gönderenlerin doğrultusunda son yıllarda üzerinde çok konuşulup, tartışılan, çalıştay düzenlenen ve eğer bu ölümler önlenemez ise insanoğlunun az bir ömrü kaldı denilen ve üzerinde benim de Uludağ Arıcılık Dergisinde makale yazdığım bir konu olan CCD ya da Türkçe ismi ile Koloni Çökme Bozukluğundaki son düşünceler Arı Kültürü’nün Aralık 2008 sayısında Joe Traynor tarafından çok derli toplu bir şekilde ele alınmıştır. Sizlere bu makalenin bir özetini aktarmak istiyorum. Aslında bu konu ve ölümler üzerinde siz arıcılara da çok işler düşmekte. Sanırım bunu yazıyı okuduktan sonra daha iyi anlayacaksınız.

Orijinal makale:

Traynor, J (2008) Thoughts on CCD. Bee Culture December 2008, 136(12): 43-44.

Joe Traynor (tozlaşma komisyoncusu) bir çok bilgiyi toplayarak son günlerde Koloni Çökme Bozukluğu üzerindeki düşünceleri el almış ve bir çok farklı görüşü birleştirmeye çalışmıştır.2006-2007 yıllarında ilk defa gündeme geldiğinde birçok farklı sebebi ortaya atılmıştı.

Bunlar

-Birçok bölgedeki kuraklık
-Varroa’nın kontrol altına alınamaması
-Nosema ceranae çok fazla yayılması
-Arının nektar ve polen topladığı bitkiler yerine mısırın artarak tarımda kullanılması
-Peteklerdeki kimyasal madde birikimi
-Yeni ortaya çıkan Neonikotinoid böcek öldürücüleri

Yukarıda sayılanlardan birinin bu hastalığın sebebi olmasıdır iyi bir fikirdir. İki ya da daha fazlasının biraya gelip KÇB sebebi olması ise çok daha iyi bir fikir olabilir. Eğer ilki olsaydı sanırım şimdiye kadar bu hastalığa bir çözüm bulunabilirdi.

Arazi çalışmaları bu hastalığın kısa bir zaman içerisinde bir arılığı tamamen yok edeceğini göstermektedir. Koskoca bir kovanı silip süpürüp geride bir avuç arı ve kraliçeyi bırakması içten bile değildir. Koloni büyüklüğünün bu kadar çabuk düşmesi bir patojenin varlığını göstermektedir bu da Nosema ceranae ya da bir virüs ya da ikisinin bir araya gelip oluşturacağı bir sebepten dolayı olabilir.

Eğer bir virüs KÇB sebep oluyorsa bu yeni süper bir virüs ya da daha önce bilinen Kaşmir, İsraili, DWP, APV ya da bilinen bu virüslerin birinde olabilecek mutasyon sonucu daha kötü bir hale değişen bir virüs olabilir. Henüz nedenini belli değil? Burada yazar güzel bir örnek veriyor. Şöyle ki hedef organizma taşıyıcı ile beraber yaşayabilir ve katlanabilir ancak taşıyıcı hastalığa sebep olan patojeni taşıyorsa o zaman işler değişecektir. Örneğin insan sivrisinekler ile geçinmesini öğrenmiştir ancak bu sivrisinek sıtma etmenini taşıyorsa o zaman işler değişecektir. Balarıları da böyle bir durumla karşı karşıya kalmış olabilir hatta tek bir etmen hem Varroa hem de Nosema ceranae (ki bu da bir çeşit mantar) ile beraber taşınıyorsa çok rahat bir koloniyi alaşağı edecektir. Birçok alanda balarıları bu nispeten yeni olan iki etmenle de uzun bir birliktelik geçirmemiştir. Yukarıda insan için verilen örnek birçok bitki içinde geçerli olup bu etmenlerin ortadan kaldırılması hep taşıyıcıların ortadan kaldırılması sonucu kontrol altına alınmıştır. Dolayısı ile KÇB içinde Varroa ve Nosema ceranae’nin kontrol altına alınması KÇB’nun da kontrol altına alınması demektir. Aynı zamanda bu iki konu yanında KÇB için sebep olarak gösterilen diğer bir durum ise beslenmedir. ABD’de birçok tecrübeli arıcının listesindeki en önemli üç konu beslenme, Varroa ve Nosema ceranae’dir , bundan dolayı arıcıların bu düşüncelerini dikkate almalı ve değerlendirilmelidir.

KÇB’na sebep olabilecek bu üç önemli etmeni detaylı bir şekilde incelemek yararlı olacaktır.

Varroa:

ABD de bilim adamları arasındaki en önemli görüş Varroa kontrol altına alınırsa KÇB’nun kontrol altına alınabileceğidir. İngiltere’de yapılan bir çalışmaya göre nispeten küçük sayılabilecek miktardaki Varroa eğer ortamda bir virüs varsa koloninin ölmesine sebep olabilecektir. Bu çalışmayı yapan bilim adamları 3 yıl boyunca konuyu izlemiş ve daha sonra bir makale dah yazarak çok daha vahim bir durumu bildirmişlerdir. Varroa zaten balarılarında az olan bağışıklık sistemini daha da azaltarak tüm dış etmenlere karşı balarılarını daha da aciz durumda bırakmaktadır.

Nosema ceranae:

San Fransisko-Kalifornia Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada KÇB’luğunu önlemede en önemli olayın Nosema ceranae’yi kontrol altına almak olduğunu bildirmektedir. Yapılan incelemelerde KÇB gözlenen tüm kolonilerde Nosema ceranae’ye rastlanmıştır. Nosema balarısı midesine verdiği zarar ile virüse yardımcı olması söz konusu olup, virüs taşınmasındaki olası rolü ile balarısına verdiği zarar kendi zararından çok daha yüksektir. Şu andaki ortak görüş Nosema ceranae’nin yaklaşık 25 yıldır bizlerle birlikte olduğudur. Son yıllarda Nosema ceranae ile yapılan çalışmaların çoğu İspanya’da gerçekleşmektedir. İspanya’da da Nosema ceranae yaygın olarak bulunmakta ve bir süre önce diğer tür olan Nosema apis’in yerini almaktadır. Bu yer değişim süresi boyunca da KÇB olayları artmaktadır. Nosema apis soğuk-havalarda sorun olan bir etmen olduğundan sıcak bölgelerdeki arıcılar herhangi bir ilaç kullanmazlar. Şu an ise sıcak bölgelerdeki arıcılar dahi Nosema ceranae için ilaç kullanmakta ve koloniler daha sağlıklı olmaktadır. Kışı geçirebilmeleri için Nosema’nın kontrol altına alınması gerektiğine inanmaktadırlar. Nosema sporları boş arıcılık ekipmanlarında aylarca kalmakta olduğu bir gerçektir ve sağlıklı kovanlarda bu ekipmanları kullanılması sonucu sağlıklı koloniler KÇB’na yakalanmaktadır.

Besin:

ABD’de hem bilimsel çevrelerden hem de arıcılar arasında oluşan ortak fikir eğer koloniler ek besinlerle çok iyi beslenirse bu kolonilerin Varroa ve Nosema’ya karşı güçlü olduğu ve bu iki etmene karşı durduğu bilinmektedir. Kolonilerine son derece güçlü beslenme programı uygulayan ve ek besinler ile besleme yapılan kolonilerin daha güçlü olduğu bldirilmekte ve ek besleme ile koloniler güçlendirilmektedir. İnsanlarda da daha yaşlılar gribe daha yatkın olduğu gibi arılarda da daha yaşlı olanlar virüslere karşı daha hassas genç arılar ile taşıdıkları gençlik maddesi “vitellogenin” ile daha dirençlidirler. Dolayısı ile çok iyi beslenen bir kolonide de daha çok genç arılar olduğundan hastalıklara karşı daha dirençlidirler.

Özetlemek gerekirse:

KÇB’luğunun tek etmeni acaba virüsün yayılmasından sorumlu Varroa’mı dır? Yoksa eşit derece de Nosema ceranae’nın taşıyıcılığı mı KÇB’luğundan sorumludur? Kesinlikle bu üçlü virüs, Varroa ve Nosema ceranae olabilir. Elbette beslemeyi de önemsemek gerekir dolayısı ile daha çok genç arı ile kovan daha iyi bir bağışıklığa sahip olacaktır.

Neonikotinoid böcek öldürücüleri:

KÇB’luğuna neonikotinoid böcek öldürücüler sebep olabilir mi? Çok sayıda saygın arıcı bu soruya “elbette” cevabı vermektedir. Ancak şu ana kadar bu ikisi (KÇB-Neonikotinoid) arasında bir kanıt bulunamamıştır. Ancak dolaylı kanıtlar etkileyicidir: bu böcek öldürücüleri hafıza kaybına neden olmakta ve bağışıklık sistemini zayıflatmakta dolayısı ile her iki olayda KÇB’na neden olmakta denilmektedir. ABD ve Kanada ‘da yapılan çalışmalarda bu yeni böcek öldürücülerin kavun ve Kanola tohumlarının kaplanmasında kullanılması karşısında herhangi bir sorun yaşanmamasına rağmen, canlı (arılar) üzerindeki uygulamalarına ait herhangi bir sonuç bulunmamaktadır. Yabanmersini ve keçiyemişinde (kızılcık benzeri bir meyve) 2009 yılında başlatılan ApisM adlı proje ile bu bilinmeyenlere ışık olacağı umulmaktadır. Mükemmel dünyada, arıcıların yeni böcek öldürücülerinin arılara olan zararını test ettireceklerine, Çevre Koruma Örgütü yeni böcek öldürücülerinin arılara olan zararı çalışıldıktan sonra kullanılıp kullanılmamasına izin vermesi gerekmektedir. Bu konu üzerinde çabalar şekillenmekte ve 2009 başında bazı çalışmalar söz konusu olacaktır.

Gelecekte:

Birçok kişi şu anda kullanılan kimyasalların Varroa ve Nosema’yı kontrol ettiğine inanmamakta ve çokça kullanılan kimyasalların ballarda kalıntı bırakması sonucunda da bal pazarında problem yaratacağı üzerine görüşler bildirmektedir. Kesin sonuç, Varroa-Nosema -Virüslere karşı dirençli arıların oluşturulmasıdır. Bu konuda araştırmalar devam etmektedir. Bazı arıcılar birkaç anaarı üreticisinden aldıkları kraliçe arılar ile yola devam etmede şanslıdır. Ancak KÇB problemi devam etmekte ve arıcılık endüstrisi ve arıcıları etkilemektedir. Arıcılar ellerindeki birkaç silahı kullanarak geçici ya da sınırlı etkili koruma sağlayabilmektedir.-------------------

Konu üzerinde son derece güzel bir derleme yapılmış ve sorunun devam ettiği ancak çözümü üzerinde de çalışmaların devam ettiği bildirilmektedir. Ülkemizde ise bu konuda bir çok toplantı yapılmış ve çalışma gruplarının oluşturulması planlanmaktadır. Şahsen bir araştırma için TÜGEM’e başvuru yapmış ve sonucunu beklemekteyim. Özellikle Nosema ceranae konusu üzerine yönelmek ve ülkemizdeki durumunun ortaya çıkarılması için bir proje hazırlamaktayım. Ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere genetik yapının da değiştirilmesi konusunda da girişimlerde bulunulmuş ve ABD’den bir arıcı bilim adamı ile ortak çalışmalar yapmak üzere girişimlerde bulunmuş durumdayım. Siz arıcılarında yeri geldiğinde yardımcı olacağınızı biliyor ve ümit ediyorum.

Bu yazının siz arıcılarımıza az da olsa katkı yaptığına ve yapacağına inanıyorum. Yine zaman bulabilirsem başka bir konuyu ele almaya çalışacağım.

Saygılarımla,

7 yorum:

  1. Sayın Hocam,
    Varovanın bu kadar etkili olabileceği hiç aklıma gelmezdi. Yılda iki defa varova mücadelesi yapıyordum ama bundan sonra dogal yollarla da mücadele edeceğim.
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Evet irfan bey bu yazı sağlılklı çevrede, doğru beslenme ve hastalık etmenleriyle savaşarak sağlıklı yaşanacağının biz insanlarda olduğu gibi arılarda da şart olduğu gerçeğini vurgulamış oldu.

    YanıtlaSil
  3. En iyi yönetilen arı ailelerinin bulunduğu ülkelerde daha çok görülmesi ile, bizim gibi kötü yönetilen arı ailelerin bulunduğu ülkelerde daha az görülmesi biraz çelişkili durum yaratıyor.

    Belki de arkadaşların bizlere projektörlerini çevirmeleri bu yüzdendir.

    YanıtlaSil
  4. Hocam ben ilk olrak ülkemizde koloni çöküş sendurumumu yada her neyse olup olmadığını sormak istiyorum.Bana göre yok,çünkü kovan ölümleri oldu ama 2006-2007 yılı çok kurak geçti.Kuraklık olunca nektar, polen ve dolayısı ile arıların gelişmeside olmadı.Kışa az nufusla ve yiyeceksiz giren arıların bir kısmı söndüler.

    Yurt dışında ise sağlam beslenen ve güçlü kovanlar çöktü yada kovanları terk etti.Buda sanki genetik ıslahı yapılmış arılarda görüldü sanki.Yazılarınızın devamını bekliyoruz, teşekürler.

    Yazınızın sonunda, bu yazının arıcıların işine yarayacağını umuyorum demişiniz.Yazı çok önemli,zayıf ve beslenmeyen ayrıcada bakımsız arılar her türlü tehlikeye açık bunuda yazda ayriyeten belirtmişiniz zaten.

    YanıtlaSil
  5. Sayın Ali bey,

    Evet önemli olan da bunu anlamak. Muhteşem Bey'de bu olaya açıklık getirdi özün üzü arıya bakacaksınız ki arı da size baksın....Ülkemizde bu hastalık olup olmadığını ise afaki söylemek çok zor ancak yeni yapılan oluşumlarla incelemeler sonrası bir yanıt gelecektir sanırım.

    YanıtlaSil
  6. Sayın İrfan Kandemir ,
    KÇB vakalarında Kraliçenin geride canlı kalması virus olasılığını ortadan kaldırmıyor mu?
    Olayın beslenmeyle ilgili olma olasılığı daha fazla değil mi?
    Saygılar
    Kaan Bingöl

    YanıtlaSil
  7. çünkü organik varroa ilaçları hakkında araştırma yaparken formik asitle ilgili bir araştırmaya rastladım. Buna göre çok düşük ölçekte bile fermantasyonu durdurduğu tespit edilmiş. Arıların tükettiği polenin ise fermente olması gerekiyormuş.


    Araştırmanın orjinali şöyle:
    No Bee is an Island : A look at the micro-ecosystem within the
    beehive, and some experimental data with regard to formic acid and
    fermentation
    BY Laurie Ramona Herboldsheimer and Dean Stiglitz

    Saygılar
    Kaan Bingöl

    (araştırmanın devamı http://baglarbal.forumup.com/about22-baglarbal.html)

    YanıtlaSil